JAPON SANATLARI

Toshusai Sharaku-Otani Oniji, 1794

JAPON SANATINA GİRİŞ

Japon takımadalarına ilk sakinlerin 30.000 yıl önce geldiği ve Japonya’da sanatın başlangıcının 12.000 ya da 13.000 yıl öncesine (Jomon Dönemi) dayandığı düşünülmektedir. Kordon izleri ve çeşitli süslemelerle bezenmiş Jomon seramikleri bu dönemin simgesini oluşturur. Avcı toplayıcı yaşam biçiminden tarıma (pirinç ekimi) geçilmesine şahit olan Yayoi döneminin (M.Ö. 5.yy) öne çıkan eserleri de metal (bronz ve demir) araçlar, geometrik desenlerle ve tarım sahnelerini içeren bezemelerle süslenmiş çanlardır. Kofun döneminde (3.yy-7.yy) ise kraliyetin simgesi olan anahtar deliği biçimindeki höyük mezarlara rastlanır. Höyüklerin üst yüzeyine “haniwa” olarak adlandırılan (terracotta) pişmiş topraktan figürinler yerleştirilirdi. Bu dönemin sanatına “Büyük Krallar Sanatı” adı verilmektedir.

Altıncı yüzyılın ortasında Baekje Krallığı (Kore yarımadasında bulunan) tarafından ülkeye bronz bir Sakyamuni heykelinin gönderilmesiyle kutsal Budist metinleri İmparatorluk Sarayı’na ulaşmıştır. Nara döneminde (710-794) Saray’ın ülkeyi Budizm’e dayanan fikirler doğrultusunda yönetmeye karar vermesiyle mimari ve sanatsal üretimler de bu öğreti doğrultusunda gelişmiştir. 8. yüzyılın sonundan Meiji Restorasyonu’na uzanan Heian dönemi de Kyoto’da yaşanmıştır. Erken Heian döneminde aralarında Kukai ve Saicho’nun da bulunduğu rahiplerin Çin’de eğitim görüp ülkeye dönmesiyle Ezoterik Budizm Japonya’yı etkisi altına almıştır. Ezoterik Budizm ilkelerini somut yaratılarla yansıtma özelliğini taşıyordu. Bu dönemde çanlar, Budizm ritüellerinde kullanılan malzemeler, tapınaklar, heykeller, kaligrafi, resim ve süsleme örnekleri dikkati çeken sanat eseri türleridir.

Oda Nobunaga ve halefi Toyotomi Hideyoshi’nin ülkeyi tek bir yönetim altında birleştirmesiyle birlikte devlet yönetimi ve daimyolar arasındaki güç mücadeleleri sona ermiştir. Böylelikle adını Nobunaga’nın Azuchi kalesinden ve Hideyoshi’nin Momoyama’daki kalesinden alan döneme Azuchi-Momoyama (1573-1603) dönemi denir. Bu dönem özellikle uluslararası ticaretin, üretimin, ekonominin ve sanatsal üretimlerin geliştiği bir dönem olmuştur. Bu dönemi takiben 250 yıl süreyle yaşanan Edo dönemi ise savaşların yaşanmadığı, halk tabakasının yaşamının zenginleşmeye başladığı ve kültürel gelişimin en üst seviyede olduğu bir süreç olmuştur.

 

GÖRSEL SANATLAR

ikebana

İKEBANA

İkebana denilen çiçek düzenleme sanatı 15. yüzyıla kadar eskilere gitmektedir. Japon kültüründe her çiçeğin sembolik bir anlamı vardır. Çiçekler, yeri, göğü, insanı, duyguları simgeleyebilmektedir. Sembollere dayalı kesin kurallar bulunmaktadır. Ne kadar kural olursa olsun, bütün kurallar cennet-dünya-insan üçlemesine dayanır. Bu kuralların oluşturduğu çeşitli ikebana biçimleri ikebana okullarında öğretilmektedir. Bu biçimlerin bazıları oldukça sade, bazılarıysa çok abartılıdır. Ortak noktaları ise hepsinin bir anlam taşımasıdır. Budist tapınaklarındaki dini törenlerde çiçek sunma adeti, ikebananın da doğuşunu sağlamıştır. Bu sunuşlarda çiçekler ve dallar, cennete dönük yerleştirilirmiş. 15. yüzyıla gelindiğinde dikkatler cennetten, cennet misali doğaya çevrilmiş. Doğanın mükemmelliğini yansıtma arzusu ikebana da göstermiş kendini... Bu tarza "rikka" (dik duran çiçekler) denmektedir. Yine Budist inanca göre, evrenin simgesi olan Suneru dağı ana temadır. Çiçeklerin sembolizması ise dağın tasviri ihtiyacına cevap vermektedir: Çam dalları kayaları ve taşları, beyaz krizantemler ırmak ve dereleri sembolize etmiştir. Sembolik değerleriyle rikka kendisini geliştirmiş ve 17. yüzyıla gelindiğinde, bir akım olarak kendini tamamen kabul ettirmiştir. Rikka günümüz ikebana sanatının klasik okulunu oluşturmakla birlikte günümüzde çok az uygulanmaktadır. İkebananın bir başka gelişme mecrası ise doğal (natüralist) okul olmuştur. 15. yüzyılda (Muramoçi dönemi) yapılan küçük evlerde bir iç kısım (tokonoma) bulunurdu. Bu bölüm sanat eserleri ve çiçek düzenlemelerine ayrılmıştı. Çiçek düzenlemenin halk arasında yaygınlaşması, kolaylık ve ucuzluk gereğinin bir sonucu olarak, sadeleşmeyi de beraberinde getirmiştir. 16. yüzyılın sonlarında çay törenlerine de çiçek düzenleme sanatı girdi. "Nageire" adı verilen bu tarzda, sadelik ve doğallık esastır. Malzeme kısıtlaması olmamasına rağmen, süslemeye gidilmemiş, çiçekler vazolara olduğu gibi bırakılıvermiştir. 19. yüzyılın sonlarında Japonya'daki modernleşme hareketi kendisine ikebanada da gösterdi. "Moribana" (kümelenmiş çiçekler) adı verilen bu tarzda, Batılılaşma ile birlikte ülkeye giren yeni çiçekler de görülmektedir. Bu tarz, özellikle kentleşme olgusu çerçevesinde büyük bahçelerin ve parkların birebir küçültülmesini amaçlamaktadır. Küçük ölçekli bu canlandırmalar, her yerde uygulanabilmesi ve çeşitli tarzlara açık olması bakımından serbest yorumlara açık olmuştur.

 

SAHNE SANATLARI

Noh Tiyatrosu için maskeler

NOH TİYATROSU

14. Yüzyılda ortaya çıkmış olan Noh, halk arasında oynanan “Sarugaku” ve “Dengaku” komedi türleri esas alınarak Kan’ami tarafından geliştirilmiş bir tiyatro türüdür. Kan’ami ve oğlu Zeami’nin, Noh’un estetik ve zerafet yönünden geliştirilmesinde hatta mükemmele ulaşmasında çok önemli katkıları olmuştur. Bu tiyatro özellikle Japonya’nın Momoyama döneminde (1573-1603) çok popüler olmuştur. Noh tiyatrosu maskelerle oynanır ve karakterlerin çeşitliliği nedeniyle de çok sayıda maskeye sahiptir. Maskeler genel olarak kadın, erkek ve yaşlılar için kullanılır. Bunlar da kendi içlerinde sıradan ve sıra dışı özellikler taşıyanlar, Budist tanrısal varlıklar, hayvanlar, oina-mai dansı için kullanılan Okina olmak üzere sınıflandırılır. Japonya’nın mükemmel heykelciliğiyle yapılmış bu maskeler, etkileyici renkleri ve oyma işçilikleriyle dikkat çekicidirler. Özellikle Edo döneminde dokumacılığın gelişmesi, kostümlerin de etkileyici bir estetiğe bürünmesine neden olmuştur. Karaori ve Nuihaku gibi adlarla anılan kostümlerde Budist çakra tekerleği, ejderha, dalga, bambu, kar kristalleri, lotus türünde süslemelere rastlanmaktadır.

Kabuki Tiyatrosundan bir sahne

KABUKİ TİYATROSU

Edo döneminin (1603-1867) popüler eğlence türlerinden biridir. Bu tiyatro türünü Edo döneminin başlangıcına yakın bir tarihte, Kyoto’da yaşayan “Izumo no Okuni” geliştirmiştir. Erken dönemde kadın ve erkek oyuncularla oynanırken daha sonra ahlaki gerekçelerle yalnızca erkekler tarafından oynanmıştır. Kostümler oluşturulurken halkın giyindiği kıyafetlerden yola çıkılmıştır. Bir dönem avangart Kabuki kostümleri Edo döneminin orta sınıf kadınları arasında bir moda haline gelmiştir. İki diye adlandırılan bu şıklık anlayışı Kabuki kostümlerine de esin kaynağı olmuştur.